Sözümüz kutsaldır, sözümüz cesaretimizdir” bir slogan, bir siyasi söylem değildir.
Aynı coğrafyada bulunan kültürel çeşitliliği her yerinden aynı gösterme stratejisi faşizan zihniyetin politikasıdır, kendi içinde muazzam çeşitlilik barındıran etnik ve kültürel çeşitliliğin ortak bir toplum oluşturmasına izin vermeyen egemen yapı, önce farklı toplumun inancını ,sosyal yapısını ve toplumsal değerlerini hedef alır ve kendi faşizan bilincini inşa etme sürecinde ise tüm farklılıkları yok eder.
Toplumsal her değeri “benzetmek, benzeştirmek” ideolojik anlatılar ve anlatımlarla sanatı aktarmak, çoğulculuktan yana sesleri kesmek bireylerin farklılıklara olan tutumunu düşmanca etkilemektedir.
Bu coğrafyada Farklı kültür ve inanç yapısına sahip olan Alevilerin diğer farklı toplumlarla bir arada yaşaması tarihsel süreç boyunca devletin yükü gibi görünmüş ötekileştirilme ve zaman zaman asimilasyon odaklı siyasetin güdülmesi, güçlü olan devlete daha çok yok etme deneyimi kazandırmıştır.
Aleviler tüm bu baskı ve zulme rağmen kendilerini açığa vurmuş, bir arada yaşama modeline örnek olmuşlardır ve bunun bedelini de çok ağır ödemişlerdir.
Pir sultan, Nesimi ve daha dün Sivas’ta yakılarak katledilen canlarımız “işte bu birlikte ve kardeşçe yaşama isteklerinden dolayı bedel ödemişlerdir”.
Sevgili canlar Aleviler her yönden asimilasyona uğruyor,
Sünnilik etkileşimiyle bir birine denk düşen inançsal olguların çoğaltılması, örneğin ibadetimizdeki ritüellerin Sünnilikteki kavramlarla anlatılması, eşleştirilmesi inancımızın ezici üstün olan tarafın hâkimiyetine girmesine neden olmaktadır.
Yani “özgü olma” durumunu uyumlu uysal olmaya dönüştürmektedir.
Özellikle inançsal yapısı sanata dayalı olan Alevilerin toplumsal yapısı devletin özgürlüklere karşı kaygılarından biridir çünkü Aidiyet duygusuna ve kültürel birikime sahip canlı bir toplum, evrensel değerleri oluşturur, uyumu değil farklılığı geleceğe aktarır bu da asimilasyoncu zihniyetin Alevilere karşı kin gütmesine neden olur.
Sevgili canlar
“Sözümüz kutsaldır, sözümüz cesaretimizdir” bir slogan, bir siyasi söylem değildir.
Yaşadığımız bu yüzyılda siyasi, ekonomik değişim ve teknolojik gelişmeler; tüm toplumların kültür ve sanatında değişim ve dönüşümlere neden olmaktadır.
kapitalist sistem içine dahil edilmek istenen sanatımız ve edebiyatımız çeşitli projelere kurban edilmektedir , Alevi inancının kutsal sözlü geleneği ekonominin içine çekilerek kurulan sanat pazarlarının malzemesi gibi tüketilerek yok edilmektedir.
Bu pazarlarda sözlü edebiyat değerlerimiz Pazar olgusuyla etkileşim içine çekilmektedir.
Üretilmeyen sürekli eskiyi tüketen ve benzer eserlerin ortaya çıkması sanat ve edebiyatımızı yok etmektedir
diğer yandan sanatın, özelleştirilmesi, finansallaşması, endüstrileşmesi ve iletişim teknolojileriyle kaynaşması özerkliğini yitirmektedir.
Sevgili canlar Alevilerin cesareti kin, öfke ve nefret değildir bunların hiçbiri sağlıklı bir toplum yaratmamıştır.
Öfkeyi cesaret bilen; sokak ortasında kadın öldürüyor, kadına tecavüz ediyor, çocuk çoluğu taciz ediyor, kendinden güçsüze güç kullanıyor.
Nefreti cesaret bilen; Alevilerin kapılarını işaretliyor, onların ekmeği yenilmez suyu içilmez diyor.
Kini cesaret bilen Aleviler mum söndürüyor diyor, farklıkları düşman görüyor.
Geçmişte olduğu gibi bugün de
sanatın dönüştürücü ve yaratıcı gücünden korkmak hep politiktir ve ne yazık ki devleti yönetenler sanatın ahlaklı siyasetçi ve siyaset yaratmasını da yasaklıyor işte sansürlenen binlerce sanat eseri, tutuklanan binlerce sanatçı bunun en belirgin göstergesidir.
Bizler asimilasyoncu zihniyetin vasat sanatsal anlayışıyla çoğaldığını biliyoruz bu anlayışa karşı Alevi inancındaki sanatın “estetik deneyimi” rönansas anlayışla bu toplumu yeniden köklerine bağlayacaktır.
“Sözümüz kutsaldır, sözümüz cesaretimizdir”
Çoğunluğa uyum sağlayamama sonucunda yok olmak bizlere ürkütücü gelmemeli ve her farklılık bir renktir herkesin aynı renge bürünmesi ürkütücüdür
İnançların yasaklanması, dillerin yok olması, gelenek ve göreneklerin yaşatılmaması hep ideolojik birer dayatmadır bizler kendi farklılığımızı kendimiz ancak tanımlayabilir onları ifade edebilir ve yaşatabiliriz.
“Sözümüz kutsaldır, sözümüz cesaretimizdir”
Bizi biz yapan, varlığımızın en büyük dayanağı olan inancımız ve onun değerlerini ne kadar benimsediğimiz ne kadar sahiplendiğimizdir. Bu kavram bizden olmayanlar içinde geçerlidir
toplumsal dönem ve kavramlarla ilişkili olarak şekillenmiş ve geleceğe sözlü olarak aktarılmış inançsal sözlü geleneğimiz gelecek için tek dayanağımızdır
bu nedenle özellikle her deyişimizin öznede uyandırdığı duygu bakınız diyorum sonsuz itikat sonsuz sadakat ve sonsuz rızalık ve sonsuz cesaret var diyor saygılarımı sunuyorum.